Toplum içinde yaşamak
sorumluluk gerektiren bir yaşam biçimidir. Genelde köyden kente
bilinçsiz göçlerde en büyük problemi de toplum hayatına adaptasyon
oluşturur. Bu toplum içinde yaşama adaptasyonunu en dar çerçevede
apartman, komşu, mahalle, arkadaşlık gibi ama aslında daha geniş
bakılacak olursa aynı havayı soluyup, aynı yolu kullanıp diğerlerinden
daha farklı bir hakkı varmış gibi davranan kişinin medeni hayatla
yaşadığı adaptasyon sorunudur. Evrimini tamamlayamamış insan problemidir
şehirlerdeki asıl sıkıntı yaratan problem. Gün geçtikçe azalması
beklenirken şehre zaten uyum sağlamış insanlarında bozulmaya başladığı
bir süreçtir bu kirlilik.
Bu yazıyı yazarken amacım
çevresine saygı göstermeksizin kendi malıymış gibi davranan, görgüsüz
insanları aşağılamak değil ama esen rüzgar kayayı şekillendirip akan su
yatağını genişletirken geçen zamana inat hala sığ kalmakta inat eden
ilkel benlikli kişileri eleştirmek asıl amacım. On katlı bir apartmanın
üst balkonlarından birinden halı silkelemek cürretini kendinde hiç
müsaade istemeksizin görene eleştirim. Yine komşusunu düşünmeden son ses
müzik ya da film seyredene. Çocuk yetiştirmekten bir haber olduğu halde
sırf biyolojik yeterliliği olduğu için ve belki de çevresel baskıdan
dolayı bir çocuk pırtlatmış ama daha konuşma becerisine bile erişememiş
bir insancığa dahi sözünü geçiremeyen, evde oradan oraya koşan çocuğuna
“Dur bakalım komşularımız var, az sonra seni parka götüreceğim.”
diyemeyene eleştirim. Ya da altına aldığı tüplü Şahin marka
otomobilciğiyle son model spor arabaya kafa tutma cürretini kendine
görüp diğer sürücü yüzüne bile bakmayıp spor arabası olduğu halde 50
km/saat hızı geçmediğinde her şeye rağmen sanki bir şey kazanmış gibi
sırıtabilen o eğitimsiz trafik magandasına eleştirim. Yediği ya da
içtiği şeyin kabını camından dışarı fırlatan düşüncesiz biyolojik
yapıya. Yolda yürürken oraya buraya tükürene. Yerde duran çöpü alıp çöpe
atana ya da dolmuşta kitap okuyana sanki yapılan kötü bir şeymiş gibi
özenti ya da entel diye laf atana. Balığa gidip balıkların çekilmesinin
nedeninin çevre kirliliği olduğu konusunda vaaz verip sonra içtiği su
şişesini gitmeden önce çöpe taşımak yerine denize atan tanımlanamayan
cisme eleştirim.
“Niyetimiz kimseyi kırmak
değildir.” diyordu ya hani bir TV proğramı benim tam aksine bunu adı
kırmaksa niyetim kırmak, bozmaksa niyetim bozmak. Adapte olmakta zorluk
çekip toplumu asıl yozlaştıran bu kişilerin ait oldukları dönmeleri ya
da bir an önce evrimlerini tamamlamaları gerekiyor ki o küçücük
akıllarıyla yaptıkları analize göre toplumsal yozlaşmanın faturasını
kestikleri Avrupa’nın oranın ya da buranın değil aslında kendilerinin
bu ülkenin dejenerasyonunda baş rol oynadığını görebilsinler.
0 yorum: